Toplumun ve onu oluşturan bireylerin, sağlıklı ve güçlü olarak yaşamasında ekonomik ve
sosyal yönden gelişmesinde, refah düzeyinin artmasında, mutlu, huzurlu ve güvence altında
varlığını sürdürebilmesinde yeterli ve dengeli beslenme en temel koşullardan biridir. Yetersiz
ve dengesiz beslenme; bir yandan bireylerin fiziksel, sosyal ve zihinsel gelişimlerini, diğer
yandan da toplumun ekonomik ve kültürel gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu
olumsuz etkiler en çok bebeklerde ve çocuklarda görülmektedir.
Son 30 yıldır anne sütü üzerinde yoğunlaşan çalışmalar anne sütünün eşsiz bir besin olduğu
ve bebek beslenmesindeki yerinin doldurulamayacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bunun
sonucu olarak anne sütü kullanımı tüm dünyada tekrar yaygınlaşmıştır. Emzirme, annelerin
ve bebeklerinin sağlığı ve refahında en önemli faktördür. Diğer hiçbir besleme seçeneği
emzirmenin kanıtlanmış yararlarını sağlamaz.
Sağlıklı ve Ekonomik
Yapılan çalışmalar; çocukluk çağı ölümlerini, emzirmenin tek başına %13, doğru tamamlayıcı
beslenme uygulamaları ile birlikte yaklaşık %20 oranında azalttığını ortaya koymuştur.
UNICEF’e göre; anne sütü ile beslenmeyen çocuklarda ölüm oranları beslenenlere göre 4-6
kat daha fazla olmaktadır. DSÖ verilerine göre 5 yaş altı çocuk ölümlerinin %7 sinden tek
başına sorumlu olan beslenme yetersizlikleri, yaklaşık yarısının da altında yatan temel nedeni
oluşturmaktadır. DSÖ, emziren kadın oranları yüksek olsaydı yılda 800 binden fazla yaşamın
kurtulacağını belirtmektedir.
Bebeğin ilk 6 ay sadece anne sütüyle (su dahi verilmeden) beslenmesi, 6'dan sonra ek
gıdalara geçilse bile en az 2 yaş ve ötesine kadar emzirilmeleri gerekmektedir. Uzmanlar,
anne sütüyle beslenen bebeklerin ishal, zatürre, orta kulak iltihabı, alerjik hastalıklar, daha
ileri yaşta ortaya çıkan tip 1 ve tip 2 diyabet, çölyak, iltihabi bağırsak hastalıkları,
hipertansiyon, kanser, alerji, astım, şişmanlık ve obezite, multipl skleroz, diş yapısı
bozuklukları ve bazı ruhsal hastalıkların daha az görüldüğünü belirtmektedir. Ayrıca anne
sütüyle beslenenlerin okul başarılarının daha yüksek olduğu da bilinmektedir.
Anne sütüyle beslenmenin, bebeğe olduğu kadar, anneye ülke ve aile ekonomisine ayrıca
çevreye de katkısı vardır.
Bebek Dostu Çalışmaları ve Emzirme haftası
Beslenme yetersizliklerinin önlenmesi için atılması gereken ilk adım emzirmenin doğumdan
sonra en kısa sürede başlatılması, anne sütü ile bebeklerin tek başına ilk 6 ay emzirilmesi, 6.
ayın ardından uygun ek besinlerle emzirmenin 2 yaş ve ötesine kadar devam ettirilmesidir.
Bakanlığımız tarafından bu amaçla ülkemizde çocuk sağlığının korunması, hastalıkların
azaltılması, bebek ve çocuk ölümlerinin önlenmesi için diğer çocuk sağlığı programlarına
paralel olarak 1991 yılından itibaren “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları
Programı” yürütülmektedir. Bu kapsamda Emzirmenin korunması ve desteklenmesi ile
programın temelini oluşturan başarılı emzirmede 10 adım stratejisinin tüm sağlık kurum ve
kuruluşlarında uygulanması ve devamının sağlanması, ayrıca beslenme bozukluklarının
önlemesi yoluyla çocuklarda ölüm ve hastalık oranlarını düşürmek hedeflenmektedir.
Program tüm dünyada da uygulanan “Bebek Dostu Hastaneler” kavramı ile başlamış, 2000’li
yıllara gelindiğinde birinci basamak sağlık kuruluşlarının da dahil olması ile “Bebek Dostu
Sağlık Kuruluşları” olarak ilerleme kaydetmiş, ardından önce Bebek Dostu İl ve daha sonra
çalışmalarını bir adım daha ileri taşıyan illerimiz için Altın Bebek Dostu İl kavramları
geliştirilmiştir. Konya ili de bu unvanı almıştır.
156 ülkede uygulanmakta olan program kapsamında dünya genelinde 20 binin üzerinde
bebek dostu hastane mevcuttur ve bu hastanelerin 1302 tanesi ülkemizdedir.
Yürütülen başarılı çalışmalar sonucunda sadece anne sütü ile beslenen bebek oranında artış
sağlanmıştır. Ülkemizde doğan tüm çocukların %96,5’i bir süre emzirilmektedir. Ayrıca
ortanca emzirme süresi 17 aya yükselmiştir.
Gelinen bu noktayı daha da geliştirmek ve emzirme konusunda farkındalık yaratmak için
ülkemizde her yıl Emzirme Haftası kutlanmaktadır. Gebeliğin sonlanarak anne ve bebeğin
buluştuğu ve bebeğin anne sütüyle tanıştığı zamandan ilham alınarak yılın 40. haftası olan 1-
7 Ekim tarihleri seçilmiştir. Söz konusu hafta içinde tüm Türkiye’de konunun öneminin
vurgulanması, toplumsal farkındalık oluşturulması amacıyla çeşitli aktiviteler ve eğitimler
planlanıp uygulanmaktadır.
Dünya Emzirme Haftası, anne sütüyle beslemenin tüm dünyada yaygınlaşması ve bebeklerin
beslenmesinde gelişim sağlanması için 170 ülkede kutlanmaktadır. Ülkemizde ise bebek ve
çocuk sağlığına yönelik olarak hatalı anne sütü uygulamalarının önlenmesi, emzirmenin
korunması, özendirilmesi ve desteklenmesine yönelik olarak yürütülen “Anne Sütünün
Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları” programı kapsamında her yıl 1-7 Ekim tarihleri
arasında Emzirme Haftası olarak kutlanmaktadır.
Yapılan çalışmalar; çocukluk çağı ölümlerini, emzirmenin tek başına %13, doğru tamamlayıcı
beslenme uygulamaları ile birlikte yaklaşık %20 oranında azalttığını ortaya koymuştur.
UNICEF’e göre; anne sütü ile beslenmeyen çocuklarda ölüm oranları beslenenlere göre 4-6
kat daha fazla olmaktadır. DSÖ verilerine göre 5 yaş altı çocuk ölümlerinin %7 sinden tek
başına sorumlu olan beslenme yetersizlikleri, yaklaşık yarısının da altında yatan temel nedeni
oluşturmaktadır. DSÖ, emziren kadın oranları yüksek olsaydı yılda 800 binden fazla yaşamın
kurtulacağını belirtmektedir.
Ülkemizde de anne sütü ve emzirmenin desteklenmesi çalışmaları, çocuk sağlığı alanında
yürütülen diğer programlarla birlikte bebek ve çocuk ölümlerimizin azalmasına olumlu etki
etmiştir. Bebek ve 5 yaş altı çocuk ölümlerinde bugüne dek elde edilen başarı, ülkemizi
bebek ölümlerini son 30 yılda, %80 in üzerinde bir oranla, en hızlı düşüren 2. ülke konumuna
getirmiştir.
Büyüme ve gelişmenin ideal şartlarda olabilmesi için, anne karnında başlayan ve özellikle
kritik pencere olarak adlandırdığımız doğumdan itibaren iki yaş ve ötesine kadar devam eden
süreçteki beslenme çok önemlidir.